Şubat 22, 2010

Tanrı'nın İşareti

Çocukluğumun o kocaman ve soğuk duvarlı evinde her gün umutsuzluklar emzirilirdi.. Kurt gibi acıkmış bir canavardı karanlık ve durmaksızın kendini doyururdu.. Beslendiği renk(sizlik)ler, o evde o kadar çoktu ki; kaynağını bulurdu.. Tavandaki cılız ışık, bir günün daha bittiğini duyururdu..
Gündüzler geçerdi bir şekilde de geceler bitmek bilmezdi.. Büyüdükçe büyürken açlığım, yalnızlığım; yaş olup akardı gözlerimden, ayazda kalmışlığım..
Tam da o demde girerdim, üstü çarşaflarla kaplı, temizlik ve naftalin kokan hayalet odaya, misafir odasına.. İçerde, oturma odasında örtüsüz koltuklar üstünde örtülü benliklerle oturan insanlardan sıyrılıp, örtülü koltuklar üzerinde yüreğimdeki örtüleri açardım bir bir.. O oda, bir kat daha yalnızlığın içinde, kendime sarınma durağımdı benim.. Küçücük ellerimi açar yalvarırdım Tanrı'ya.."Tanrım, bu başıma gelenler çocuk omuzlarıma ağır geliyor.. Biliyorum orda bir yerlerdesin, n'olur sesimi duy" derdim..
Sonra, yükünü istasyondan alan tren gibi, katar katar acı katılırdı güne yine yenibaştan.. Çocuk yüreğim şaşkın, ellerini açar dua ederdi her gece o duvarda, gözyaşlarının eşliğinde.."Tanrı'm, orda olduğunu bilmek istiyorum. Olup bitenlerden haberin var mı gerçekten bilmek istiyorum. Çocuk yüreğime bunca ızdırabı yüklemenin nedenini merak ediyorum.. Bana lütfen, orada olduğunu göster.. Işıklar kapansın, bir rüzgar essin, sel alıp götürsün tüm yaşamı.. Ama orada olduğunu bilmek istiyorum..Bir işaret ver.."
Sel alıp götürdü evimizi, hayallerimizi; ama acının cam kanatlarıyla.. Ben, misafir odasına kapanıp da içindeki isyanı bastırmaya çalışan o küçük kız çocuğunun, gökyüzüne açılan minik elleriyle bir büyüdüm.. Ama içimde büyümeyen o çocukla bir, hep bekledim...
Sen,..
Sen, Tanrı'nın yıllar sonra gelen, geçikmiş işaretiydin.. O'nun "Geçti her şey..Burdayım." dediği imlasız bir dilin alfabesiz harfleriydin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder