Nisan 30, 2010

mut(suz)

Kim istemez mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın?
Cemal Süreya

Nisan 29, 2010

İstanbul'a Söyle

İstanbul'a söyle gel(e)meyeceğim..
O 56 basamağı uçar adımlarla çıkıp kapı aralığından gülen yüzünü göremeyeceğim.. Daha eşikte sarıp sarmalayamayacağım seni, sımsıkı..
Sonra gözlerimi dikip gözlerine, uzun uzun seyredemeyeceğim seni, "Ne kadar da özlemişim seni.." diyemeyeceğim...
Mor perdeli evimizin her bir köşesini ayrı ayrı sevemeyeceğim,dokunduğun her yere yüz süremeyeceğim..
Bir bütün olan kokumuzun raksını izleyemeyeceğim..
Sen uyurken bedenime, sana göre, şekil verip; uykuyla uyanıklık arası durmaksızın seni öpemeyeceğim..
Gül yüzünle gülümsemeyemeyeceğim güne.. Günün bir yanı geceyi seyretmeye esir.. 
İstanbul'a söyle, gel(e)meyeceğim, ben bu haftayı yaşanmamış ilan edeceğim..

Nisan 28, 2010

öyle bir düş

Kendimi yürürken gördüm düşümde..
Yollar  boyunca yürüyordum.. Yanımda dost bir nehir akıp gidiyordu..
Rüzgar saçlarımı tararken sımsıcak elleriyle, ay tepeden tırnağa gülümsüyordu..
Sorular yürüyordu, kuş sesleri, gül dalının inceliği, şiirlerin en güzeli yürüyordu..
Öyle bir yürüyüş ki, öyle bir düş ki, hiç bitmiyordu..

Nisan 26, 2010

piyanı piyano bacaksız'dan

- Antika ne demek?
- Kıymetli eski eşyalara antika denir.
- Sen antika mısın Kerim Dayı?..
- !
(Kemal Demirel'in Piyano Piyano Bacaksız kitabından)

Nisan 25, 2010

?

sen….
ıslak çimentodaki ayak izi….
bir yeri yok mu yerkürenin,
yaşayacağımız bizi..

Nisan 20, 2010

sar beni..

Gökten yağmur değil, taş yağıyor gibi.. Ömrümce hiç görmediğim bir hınçla cama vuran  yağmur tanelerine göğü ikiye bölen ateşleriyle şimşekler eşlik ediyor..
Ben odanın bir köşesinde, kendime sarınmış seni düşünüyorum..
Kalbim, şimdi evimizde, yaktığın mumun ateşiyle ışımış odamızda, sıcağında ..
Ürkek bir kedi ruhumda..
Ve çoğalan yağmurun sesi..
Sar beni..

Nisan 15, 2010

sihir..

Sihirli bir değnek sevgin, evrenimi saran..
Bir anı, diğerinden ayıran;
gözlerimi ışıldatan, umutla beni kaplayan bir sihirli değnek..
Ki, başka hiçbir şey anlatamaz yokluğunda "fişten çekilmiş bir alet, boş bir çuval" gibi kalan ruhumun kimsesizliğini...

Nisan 14, 2010

sen benim...

Sabah olur, sana açılır güneş, ışıl ışıl..Sen benim gündüzümsün..
Gece olur, sana saçılır yıldızlar.. Karanlığın içinde yanansın ışık ışık, umutla göz kırpansın.. Sen benim göğümsün..

çekimsiz fiil

Aylar önce "yokluğunla çekilirken bütün fiiller" demiştim..
Yeni fark ettim, yokluğunda çekilmiyor fiiller..

yokluğunda

Aşk,önce verdiği ışığı alacak gözlerden.. Sonra duruş, yürüyüş nasiplenecek yokluğundan..
Nereye gitsem, yerimde sayacağım, sende kalacağım..
Karanlık hiç düşmeyecek yakamdan; yüzüme yapışmış bir keder günü benden önce selamlayacak..
Kendimi yirminci kattan betona çakılmış gibi hissettiğim her boşlukta, çocukluğumun yeşil dolabının önünde yokluğunu koklarken bulacağım içimdeki çocuğu..
Sesinin duyulmadığı her yer sağır, teninin değmediği her yan buz..
Sen olmayınca evren ve ben; (d)üşüyoruz...

Nisan 12, 2010

erik ağacı


Bahçemdeki erik ağacı,
Dallarını eğme yüzüme yüzüme..
Ben çağla erik istemiyorum...
Sen ille vermek istiyorsan bir şeylerini, toprağını paylaş benimle..
Ölen bir ben var içimde...

Nisan 09, 2010

Nisan 07, 2010

ben sana teşekkür ederim

Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.

Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
Ülkü TAMER

Nisan 05, 2010

yine sen..

Sevmek, teslim etmektir yalnızlığını,sevdiğine..
Sen, yalnızlıkta kalabalıklığım...
Karmaşalar, kargaşalar ortasında yitmeyen sakin kalmış saklılığım..
Karanlıklar içindeyken yeryüzü; sen, koşulsuz-şartsız aydınlığım..
Bir tarafta kuru gürültü, boş laflarla su gibi akıp geçerken saatler, zamanı durdurma telaşım..
Sen, nasıl olur da bir insan göğümü bu kadar kaplar, dediğim yerde yaşamın;
Sen, doyamadığımsın..

SEN..

SEN, BAŞIMA GELEN EN GÜZEL ŞEYSİN...

Nisan 04, 2010

rüzgara karşı..

Sen benim aydınlanan yüzüm, gülen yüzüm...
Seni nasıl seviyorum bir bilsen..
Bir çocuğun bayramlık ayakkabısına sarınan kollarıyla,
Uzaklardaki annesine gelen geçen uçaklarla selam söyleyen çocuğun kanatlarıyla,
Yaşamı hep koklayarak yoklayan bir insanın, kullanılmamış tüm duyularıyla,
Hep yarım kalmış, doyasıya yaşanmamış, kendinden kaçılmış bir ömrün tüm farkındalığıyla,
Rüzgara karşı..
Ellerin saçlarımda..
Seni nasıl seviyorum bir bilsen...
Sen benim, gülen yüzüm, yaşam özüm...