Aralık 29, 2011

yazmadan edemeyeceğim

"Söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada, namuslu insanların arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkarttım. Kalemi yontuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım." demişti Sait Faik, kendinden bile kaçarak sığındığı Burgazada sahillerinde, içindeki bir iğneucu zehiri elindeki kağıda aktarmaya çalışırken..
Uzunca zamandır, yazmamamın yanında duran "Ben artık yazmak değil, yaşamak istiyorum" isyanlarını Burgazada feribotundan denize fırlatırken bir karamsarlık var içimde biliyorum.. Bu gidişler, bu dönüşler, bu seçişler..
Günler sonra kara koyunun içindeki ak tüyü bir çocuk gülüşüne tutunarak bulurken, kalemimi yonttum..
Yeni yıl beş yaş çocuğuyla daha yeniydi, anımsadım.. Yeni yıldan neler bekliyorlardı neler;  arabalar,cidyler, winxler.. Kendi ömrüne sürgün edilmiş çocukların çemberinde onlara umut etmeyi öğretirken umut dolacağımı bilmeden başlamıştım oyuna..
Oracıkta saçları savurgan sarı Dila kız, düşüme giriverdi.. Sen ne istiyorsun bu harcanmışlıklar ülkesinde küçük kız, dedim.. Sesim, kibritçi kızdan daha çok üşürken..
Işıl ışık gözleriyle gülümsedi:
" Ben uğur böceği istiyorum öğretmenim.. Hem de tam 5 tane!.."
:)
Orda bir yerlerde tüm tüketim çılgınlığına ve doğadan uzakta yaşama rağmen düşlerinin yoluna uğur böceği düşüren Dila kız, evinin yolunu tutarken; avucuna dört uğur böceği bıraktım..
Birini de, komşunun bahçesindeki ağaçtan ceplerini ham erikle dolduran çocuk yüreğime terlik pabuç alması için havalandırdım...

Aralık 06, 2011

bestesi zamanın

Bazen, en açılası yerinden bir perde kapanır..
En görünesi yerinden bir rüya karanlığa bulanır..
En ince yerinde zamanın bir tel kopar; bu beste hep böyle çalınır.. Eskiyen tellerin yerini kocaman bir boşluk alır..

Aralık 04, 2011

yolların çağırdığı

Seninle bir yolculuğa çıkalım sevgili..
Arnavut kaldırımlarına sonbahar yapraklarının döküldüğü sokaklarda ağır adımlarla yürürken bir rüzgarın gürültüsü bir de sevdanın türküsü..
Sırt çantamızda yalnız en çok sevdiğimiz dizeler ve sobalarının kenarından kalkıp dizimize sürtünmeye gelmiş dost kediler..
Bir yolculuğa çıkalım; sen, ben ve bütün incelikler..
Yollar bize, en yakın görüş; en uzaktan olanıdır, der..

alış-veriş

Sistemin cafcaflı yüz boyalarıyla boyanmış kedi,tavşan,fare ve köpeğe bürünen çocuklar koşuşturuyor neon ışıkların altında..
Benzetildikleri kediler, köpekler ve fareler olanca özgünlükleriyle tutsaklıklarını besliyorlar bir pet-shop'ta..
Hıncahınç dolu alışveriş merkezleri.. Bu merkezlerde büyüyen çocuklara belki de bu yüzden öğretemiyoruz; her şeyin bir karşılığı olmadığını...

Aralık 01, 2011

-siz

Ben, senden hiçbir şey beklememiştim..
Ondandı, sorduğum hiçbir sorunun ardına
soru işareti koyamayışım...