Ekim 23, 2010

Ben sana gelirken..

Ben sana gelirken nelerle geliyorum, bir bilsen..
Çocukluğumun bitmek bilmez geceleriyle..Bir çocuğun düşlerine dek işleyen kıyıda köşelikle..
Kuyuya baktığımda kendimi gördüğüm bir kara delikle..
Hasta bir annenin ilaç kutularıyla oynayan çocuğunun çaresizliği ve kendine yetebilme gücüyle..
Güz yaprakları gibi, içimin taşlığına bir bir dökülen hüzünlerle..
Günlerce, gecelerce gözyaşlarından devşirdiğim sevinçlerin yanında; bir yanı hiç büyümemiş, bir yanı hiç çocuk olmamış buğulu gözlerle..
Yorgun olan ayaklarım mı, ayakta kalmışlığım mı serzenişleriyle..
Birden çok yerinden kırılmış bir gülün, amansız ama dikensiz teslimiyetiyle..
Bir sana derilen çiçeklerin, bir sana s'aklanan, sakınan kokusunun düştenbozma renkleriyle..
Zamanın üstümüze basıp geçen hızının yanında, unutulmuş bir sahil kasabasının z'amansız sakinliğiyle..
Tüm kirine rağmen dünyanın, güzelliğin s'eline ve sevginin her iklimine dokunan sevda ipliğiyle..
Düşlerimden düşürmediğim masmavi hayallerle..
Ben sana gelirken nelerle geliyorum, bir bilsen..
Her mevsim,her renk ve her dizesiyle şiirin; geldiğim sensen..

Ekim 17, 2010

ev sahibi..

Hüznü anlatmak için ne çok renk var, ne çok resim ve şiir..
Onun ipliği kalın ve yapışkan.. Ne yana dönsek uğuldayan bir sessizlik, nereye gitsek, gölgemiz gibi, bizimle birlik..
Yılların kalabalığında, makamların en hüzzamında yaralı bir ceylanı besler gibi, hüznümüzü besledik..
O; en ağır, en karanlık ve en koyu olanını, batmamak üzere sarındığımız can simidi bildik..
Oysa mutluluk kanat kanat, ele avuca sığmaz ve hafif bir tüy gibi uçar.. Anlık, bir çocuğun yüzündeki gülümseme kadar..
Ne şairler anlatabilmiş onu ne ressamlar..
Oysa ben şimdi; emekle eğirdiğin iplerle ördüğüm ışığı seyrediyorum gözlerimdeki..
Şairin "bir acıya kiracı" dediği yerin tam karşı sokağında; hevesten uzak bir şiiri dillendiriyorum..
Mutluluğa ev sahibi olmak, böyle bir şeymiş; anlıyorum..

Ekim 03, 2010

anne'min sesiyle..

Bir akşamüzeri, sesinin kanatlarına tutunup soluklandım; yer,çocukluğumun arka bahçesi ..
Karanlığın yapıştığı duvarları ışıtan yegane şey, onun şarkı söyleyen sesi..
Mutfakta yemek yaparken mırıldandığı şarkılar duyulur(du),kendini iyi hissedip de kalkarsa yatağından..
Duyar duymaz koşuverirdim sıcağına,boş ilaç kutularından yaptığım kuleyi bozmadan..
"Anne, beni öper misin uykularımdan..."
Şimdi yıllar sonra, duvardan duvara huzur kaplı evinin en sıcak odasında; sobanın kenarındaki kedi gibi dayanmışken kucağına, tanıdık bir şarkının dalgalı denizi, kaplıyor derinimizi..
"Ölürsem yazıktır/sana kanmadan.."
Anne, beni öper misin uykularımdan...

Ekim 02, 2010

hoşgeldin,demek isterdim;ama hiç gitmedin ki..

Sanki hiç ayrılmamış yollarımız..
Kalabalıkta, annesinin elini kaybeden çocuğun elleri gibi buz tutmamışız..
Yıllar boyu, her vapur dumanının ardındaki sıcaklığa koşmamış; anarak içimizdeki dostu, bir güz daha geçti sensiz dost, diye yakınmamışız..
Adressiz bir özneye sayfalarca mektup yazmamışız..
Bak yıllar sonra yine aynı yoldayız..
"Arkadaş" şarkısıyla çınlattığımız sokaklar kadar tehna, bölüştüğümüz tostlar kadar sıcak ve şaşırtıcı bir ortaklıkla hayattan alacaklıyız..

Ekim 01, 2010

eylül'ün ardından

"Eylül, geldi ve geçiyor.." dedi bir ses..
Bir de baktım ki geriye, ne sararan yaprakları toplamışım, ne de yağmurla doymuş toprağı koklamışım..
Bir oldu bittiyle gel'miş ve geç'miş eylül..
Gözlerimi ekime açmışım..

ilmek ilmek..

Yüreğim..
O zorlu savaşların büyük kalesi...
Koca okyanusların, dev dalgalara rağmen batmayan, kağıttan gemisi..
Kara kışların kardeleni, yazın da dondurucu zemherisi..
"Görmedim,duymadım,bilmiyorum" dünyasının bir türlü susmayan çocuk sesi..
Yüreğim..
Renk renk düş, ilmek ilmek emek  ve sevdayı içine işleyerek..
"Yüreğim..
İlk şiirim.."