Kasım 29, 2011

bu bir kusma'dır!

Ey insan,
Yoruldum ince hesaplarından.. Fındık kabuğunu doldurmayacak şeyler için kılı kırk yararken, Roma yanarken lir çalmalarından..
Her şeyi -sözde- eleştiri süzgecinden geçirip de  hala aynı gözlüklerle yaşama bakmalarından..
Kendi yarattığın kurallar ve kendi ördüğün duvarlar arasında rehavet uykularına dalışlarından..
Merdiveni icat edip duvara tırnaklarınla tırmanışlarından..
Dünyada görülmedik tek bir metre kare bırakmazken, içinin kuyusuna bir ışık daha kapayışından..
İnsan;
Eskidi yüzün, suretin yanıltıyor yansıdığı aynalardan..
Yanına yaklaşılmıyor;hep daha çok olsun diye savaştığın meydanlarda, mücadele ruhunu yok etmek için sistemin ürettiği sahte "donkişot"lardan!
Bir süredir aranılan kişiye ulaşılamıyor, artık düşlerin olmayışından..

Kasım 27, 2011

eskiden..

Bir ömür üstü açık kalmış bir çocuktu coşkum..
Çok üşümüş, büzüşmüş ve titrek..

senin'le

Senden önce, bir diş ağrısıydı yaşamak.. Bir an önce dindirilmesi gereken bir ağrı, bir ağır kanama..
Hiç açılmamış bir kapının kilidinin döndüğü tozlu odada, rengi görülmemekten solmuş bir eşyaydı orada... Şairin* dediği antik'acılar sokağına bile çıkamayan bir iç acısı, durmaksızın yaralanma..
Yüzümü yıkadım, silkindim tozlarımdan.. Anladım, hiçbir acı antik değildir bu yaşam çıkmazında.. Acılarımı sevdim, umut umut filiz verdiler yeni başlangıçlara..
Bir sabah gün doğumunda uyandım, saçlarımı topladım.. Artık görülmesi gereken çok şey vardı çünkü hayatta..
*sunay akın

Kasım 09, 2011

varlığım varlığınıza armağan olsun(!!!)

Anımsıyorum. Orta okul sıralarındayken Türkçe öğretmenlerim sıfatları anlatırdı. İki kere ikinin dört etmesi kadar garanti bir şekilde "kırmızı" sıfattı. Aksi düşünülemez, teklif dahi edilemezdi..
Yine aynı sıralarda öğrendim uygun adım yürümeyi, sırayı bozmamanın önemini ve varlığımı -henüz bulamadan- başka varlıklara armağan etmeyi..
Bu yüzden armağan ettiğim nice pakette aradım durdum var olmamın nedenini.. Henüz elde edilmeden başkasına feda edilmeye programlanan çocuk yüreğim hiçbir yerden çıkmadı, sobelemedi beni..
Uzun yollar, ayrılıklar ve kabuk bağlayan yaralarım vardı benim.. Uzak iklim trenlerinde başımı cama yaslayıp akıp giden suretleri seyrederken fark ettim. Bana öğretilen birçok şey,  daha uzağa gitmemem içindi.. Örneğin "kırmızı" sıfat değildi. Onların öğrettiği şekliyle kullanılan her şey bir göletin beklemiş sularında fosillenmekteydi.
Her şey, farklılıklar ikliminde başka bir işlev alabilirdi. Ama henüz bulamadan armağan ettiğimiz benliklerimiz, kırmızıyı hep bir isme niteletti. Hep bir başka öğeye bizi mahkum etti..

Kasım 07, 2011

krımızı pabuçlar ve yollar..

Her şeyin hızla tüketildiği zamanımızda, eritilemeyen tek şey çocukluğunuzdur..
Bir devrimin ilk adımı gibi durur oracıkta.. Arife gecelerinin yeni ayakkabı heyecanıyla gözünüze bir an olsun uyku girmeden uyandığınız bayram sabahları, en iyi şahittir; elde olan bir, var olmayan binden daha değerlidir.. Sahip olunana sıkıca sarılma düsturu ta o zamandan geçerlidir.
Orada öylece durur anıların kırmızı pabuçları.. Ne zaman canınız acısa, düşleriniz boyunuzdan öteye uzansa, hayaller uyutmasa; kuşanır yola düşersiniz.. En uzun yolculuktur kendine yapılan, denenmiştir..
Ayaklar nereye gideceğini biliyorsa, yol da  yardımcıdır pabuç da; unutma...