Ağustos 19, 2014

!!!


Yürüyorum...
Upuzun bir yolda, düşmeden bu sefer, geçmiş düşmelerimden yararlanarak.. Yalnız kendi ellerimden tutarak...
 
Ayaklarım ne de yorgunmuş, istediği yerlere gidememekten; gözlerim ıskalamadan görme beklentisinden, ellerim üşümekten, kulaklarım  dolmak bilmeyen bir çukur gibi göstermelik yaşadığınız hayatınızın son kerte açılmış sesinden.. Ne yorgunmuşum.. Başka başka başkalarının, dolaylı olarak da olsa, yönlendirdiği bir hayatı icra etmekten!
 
İstifa ettim ben; bitmek bilmez beklentilerinizden, hiçbir şeyle doymayan midelerinizden, yalnız kendiniz mutlu olunca mutlu etmeye programlanmış beyinlerinizden, mış gibi sevgilerinizden, sözde imece usulü birbirinize gidip gelmelerden, günler aylar yıllar geçirip de suyun altında ıslanmayan yüreklerinizden; sonra her şeyi başka bir renk gibi gösteren işte o öteki yüzünüzden!..
 
Ben şimdi yürüyorum; kendime doğru en çok, ağır aksak, yakın uzak...
 
Kalabalığınızdan, kabalığınızdan,  dayatma hayatlarınızdan hızla uzaklaşıyor; insan olmaktan giderek arınıyorum!
 
Yürüyorum... Şairin dediği gibi: "Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum"

Temmuz 25, 2014

burdayım işte!

Hiçbir adres; unutulmuyor aslında..
 
Zihnimizin derin belleğinde karman çorman bir düzen(sizlik) içinde s/aklanıyor. Aklanacağı günü bekliyor belki de..
 Aslında hiçbir şeyin unutulmadığı gibi, bazı şeylerin hiç ama hiç değiş(e)meyeceği gerçeği gibi...
 
Çocukluğumdan beri sadece orada olduğunu bildiğim için mutlu olduğum evler vardır. Durup da tek birinin kapısını çalmadığım.. Ama orada olmaları, ışıklarının yanmaları mutlu eder beni.. Güven verir bana.
 
Çok geçtim bu kapının önünden, ışıklarını kontrol ederek hem de... Yazılmamış, çizilmemiş boş bir sayfaydı önümde, yazılabilir demekti bu; ümitvar bir deniz feneriydi "kanatlarım" hep.. Uçamasam da uçabilirdim..
 
Burası Ben'im! Gezilenler görülenler, eklenenler, elenenler, yüklenenler, kaybedilenler ve diğerler... hiçbir şey tutmuyor yerini insanın kendinin.. İçine bir şey koymak için darası alınan kaplar gibi.. İnsanın içine ne konulursa konulsun, bir darası olmalı..
 
Ve unutmamalı ki, içine altın da konulsa, çamur da kabın darası hiç değişmiyor...
 
Burası; bu köşe, bu ağaç altı, bu gölgelik; bu sözcüklerden kurduğum beylik benim Dara'm...Koydum içine nicelerini, nicelerini elimde tutamadım...
 
Ama işte ben burdayım; tek gerçek yerde, sözcüklerin ülkesinde... 
 
 

Mart 25, 2014

adım adın


İçimde o kadar çoksun ki, tekil değil hiçbir şey..
 
Bir bebeğin gülüşü, yağmur sonrası buram buram kokan toprak, denizin nazlı nazlı süzülüşü, şarkıların kana işleyişi, bir öğleden sonrası kahvaltısı; sofradaki yumurta, tulum peyniri, bal... İzlediğim bir film, gördüğüm bir rüya... ya da hiçbiri.. Kocaman bir boşluk içinde beliren suretin.. Sessizce, nedensizce, beklentisizce benimle birlikte yaşayan suretin..
 
Adımım, adımın..
 
Belime taktığın kırmızı kurdelenin hayalinde yaşarım..