Eylül 28, 2009

sözcüklerin sihri

Sözcüklerin sihirli şemsiyesine inanırım ben ve sözcüklerin gücüne.. Kimi sözcük soğuktur, üşütür derin kuyularda..Kimisi ısıtır kışın ayazında sıcacık bir sarılış kıvamında.. Kimi sarar sarmalar yaralarımızı, sağaltır bizi..Anarşisttir kimi de; ayırır, karşı çıkar, böler, parçalar.. Gözyaşlarım birbiriyle yarıştayken yüzümün kıvrımlarında; o en "baba" sesiyle sardı beni.. Saçlarımdaydı elleri.. Ömrümün yokuşunda susadığım o üç sihirli sözcüğü ördü parmakları saç tellerime.. Sonra söz, sese yol verdi, ete kemiğe büründü, gülümsedi: "Hepsi geçti, burdayım.."

Eylül 26, 2009

yol arkadaşlarım

Hassas bir tartı yaşamlarımızı tartmakta, yorgunuz..
Her birimiz bir köşede kendi iç sıkıntılarımızı emziriyoruz. Yaşam, akıp giden bir şey olmaktan çıkalı epey vakit olmuş.. Kendi gölgesinden korkan ağaçlar gibi durmaksızın kendimize sarınıyoruz.Kalabalıkta saklayabildiğimiz ruh üşümeleri, ufacık bir kuytulukta yakamıza yapışıyor..
Oysa biz ağız dolusu gülerdik her şeye, umut ederdik.. Severdik, gölü yalnız göl olduğu için.. Giderdik, belki de yalnız dönmek olduğu için..
Komşu kabilelerin çocuklarıydık, birbirimize görünmez iplerle bağlıydık.. Susmalarımızla bile en çok konuşmalardan daha çok şey anlatırdık..
Şimdi, yağmur damlalarının pıt pıt indiği cama, aksimiz birlikte yansımasa da, biliyoruz. okyanusu oluşturan su damlaları gibi, birlikteliğin bazen ayrı ayrı olmayı gerektirdiğini..

Eylül 23, 2009

kör parmak

Yıldızlarla yıkanmış gökyüzünün karanlığında elimdeki ipliği iğneye geçirme uğraşındayım.. Ben hep burdaydım.. Kör göze kör parmak sokarak, düzde olabilecek bir işi yokuşlarda yapmaktaydım..

Eylül 22, 2009

kadın, adam ve martı

Adam; acıya tanıdık, kendine yabancı.. Kadın, hafif düşlerle ağır yaşamına odaklı, gitmelere sevdalı... Ada vapuru, çocuğun elindeki uçan balon misali, her yöne gidebilir ama güzergahın iplerine bağlı.. Martılar, görünüşte en özgürü anın, ama aslında vapurun sıcak dumanının ve atılacak ekmek parçalarının tutsağı.. Güvertede rüzgar,en masum dokunuşlarıyla sararken sohbeti; sözcükler taşıdıkları ağırlıktan habersiz dans ediyor.. Martılar yorgun, martılar üşümüş; martılar kanat kanat... Adam;yorgunum,diyor."Ama yorgunluğum ilk defa, yaşadıklarımdan değil, yaşa(ya)madıklarımdan.." Kadın da,vapur dumanının ardına takılan canhıraş martıları göstererek ekliyor.. "Ömrüm, birilerinin hiç çaba harcamadan durup manzarayı seyrettiği yerde kalabilmek için durmaksızın kanat çırpmakla geçti..." Adam martıları seyretti uzun uzun ve susmayı seçti.... Martılar vapurla birlik olabilmek için, kanat çırpmaya devam etmekteydi..

Eylül 20, 2009

ben'siz

Başkaları için yaşanmış günler sürüsünden bir gün daha geçti...
Sahte gülüşler, sohbetler eşiğinden geçtiğimde, artık çevremdeki kalabalığın bir ağırlığı yoktu... Her şey, gereğinden fazla hafifti..
İçimde gitmelerin düşleri, ipleri göğe bağlı bir kuklayı oynadım durdum.. Durdum..
Hayatın tüm vitamini suyunda mıydı, süzersem bana ne kalırdı,...
Daha daha nasılsınız'dı...
Sağlığınıza duacıyız'dı ve de itinayla ellerinizden öperler'di...
Kısmet, hayırlısı böyleymiş, her şeyde bir hayır vardır; limanında demirledi bu gün içimin gemileri.. En yelkenler fora çağında, karaya oturdu düşlerim...
Bu sorumluluklar, vefa borçları ve mış gibiler tekrar tekrar sulandı toprağında... Bu gün her şeyde bir hayır vardı ama, her şeyde bir ben yoktu nedense...
Misi'nin yağmur yemiş dar sokaklarında yürürken,sadece nefes almak istedim...Bir de kendim olmak...
Ben'siz geçen bir gün daha yazıldı tarihin sararmış sayfalarına...Ben'siz...
Ya siz...

Eylül 19, 2009

son kişot

Çocukluğumun ahşap evinin anne kokulu odalarının huzuruyla sarıyorum seni..
Tarifsiz gece sesleri ve bin yıldız eşliğinde tutuyorum ellerini. Ellerim çocuk, ellerim sıcacık,ellerim sırılsıklam sen..
Saklambaç oynadığımız sokak aralarının heyecanı, arife geceleri yastığımın altında sakladığım rugan ayakkabılarımın dokunulmamışlığı ve bir çocuğun annesinin hasta yatağı başında büyüttüğü korkuları ile seviyorum seni..
Bunu belki ilk kez söylüyorum, önce kendime, ben seni seviyorum..
Seni seviyorum Son kişotum....

bayram ola

Bayram, bir çift gözle çocuk sevinçleri gibi ışımaktır.. Düşünmeden ipin sahibinin gazabını, kendi hayatını kendin oynamaktır. Bayram, tünelin sonundaki ışığı görmeden karanlığı göze almak, başını huzurla yastığa koymaktır.. Bayram, sadece içimizde olandır...

ait ol(a)mama

Masa hazır..
Beyaz peynir, kaju fıstık ve kadehte üzümün kızı, lal... Şerefe, derken bir çift göze, yalnızlık daha çıplak, içimin çocuğu daha uyanık.. Geçmiş, daha bir gerilerde, ruhum bugünde... Çalmayan zillerin yazgısı benim gecem. Evimin bir zili olmadığını uzun bekleyişlerden sonra farkettim.. İşte bu yüzden, kendini bekler gibi bekliyorum diğer kadehi eline alacak bir çift gözü.. Ama beklediğim hep gel(e)meyecek olan oluyor. İçimin kapısız, zilsiz çıplağına bu yüzden kimse dokunamıyor. Hiçbir yere, kimseye ait olmamak için, hiç kimseye,hiçbir yere sahip ol(a)mıyorum..

Eylül 15, 2009

yine sen..

Anladım, Sen geleceksin diyeydi acıların hepsi.. Doğumu gerçek kılan sancılar gibi...

sen..

sen korkarken kaçtın...ben kaçarken korktum...
Yerine oturmayan bir vidanın huzursuzluğu içinde kapatırken kapını, içimin yıkılan kale duvarları ardından sana baktım...
Sen, dikenleri içine dönük çiçek..
Kendi ağına takılı örümcek...