Ağustos 27, 2009

güzün yüzü..

En büyük hastalığım güz kapıda işte.. Önce hafif hafif üfleyerek nefesini,yüzümde yalnız bir serinlik yaratıyor.. Çığırtkan güneşinin fırçasıyla renkten renge boyarken yaprakları, ağır ağır dallara yürüyor.. Ağaçlar, tüyü tüsü gitmiş çırılçıplak kalıyor huzurunda.. Tam da o demde bir sabah uyanıveriyorsunuz tüm yüzünüz güz..

parça&bütün

Parçayı bütün sanma sendromundan kurtulalı epey zaman oldu.. İki yarımın her zaman bir bütün etmediğini öğreneli de...
Hep deneme yanılma yöntemiyle öğrenmeye yazgılı bir çocuk olarak, dizlerimdeki yaralarla barıştım ve uzun yollara çıktım.
Seni uzakların en uzağında,kendimin en yakınında buldum. Üstün başın dalga deniz, yüreğin tuz kokuyordu. Hep uzaklara dalan gözlerin ufuktaki martıyla bir uçuyordu..
Geldin; kalkıp gitti belkiler, mış gibiler...
Ezber bozan bir zamanın en kuytusunda iki yarım bir bütün edermiş; öğrendim, yaşamın yazık terazisi altında sele giderken hasadı bekleyen ekinler...

Ağustos 26, 2009

geldim işte

Kovulduğum onca köyden sonra adını "onuncu köy" koyabilirdim. Ya da ne bileyim çaldığım ve açtığım onca kapıdan sonra "kırkbirinci kapı" diyebilirdim sana..
Ama istedim ki geçmişten bir şey taşımayayım; yalnız kimi zaman kanat, kimi zaman yüzgeç olan kollarımı ve barındırdıkları yorgunluğu alıp getireyim..
Üstüm deniz, üstüm tuz; ayaklarım ve ben yorgunuz...
Yazmadan edemedim ve GELDİM İŞTE!..
"Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil
Kov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu"
*Ahmet Telli