Ocak 22, 2010

düşler düşmeden de tutulur


Çocukluğumun soğuk, kalın duvarlı ve karanlık evi... Çocukken her şey ne kadar büyük, biz küçüğüz diye mi?
Saatlerce bakıp da kimsesizliğime ağladığım duvarların şahitlik ettiği sıcacık bir odaya açılan bir kapı vardı, orda bir yerde; düşten bile hafif olan yerde..
Açıldığında yollar, gizli saklı kapısını açtığım o odanın tam orta yerine mağrurca kurulmuş bir müzik kutusu, sıcacık bakışlarıyla beni beklerdi. Parmaklarımın ucuyla kat ettiğim yollar, ne güzeldi..
Kapağını açtığımda kutunun içinde bir balerin raks ederdi.. Kurardım müzik kutusunu, balerin kız tüm masumiyetiyle dönerdi.
O döndüğünde, dünya dururdu.. Dünya, o olurdu..
Ben başımı ellerimin arasına alarak, masallar ülkesine dalan bir prenses edasıyla süzülürdüm o kuleden bir diğerine.. 
Orda düşler hep, tüm hazır kıta atlarıyla nöbet beklerdi.. Atlar masallara giderdi.. Balerin tüm ihtişamıyla dönüp dururken ömrü, onun ışığında eriyen Kurşun Asker olurdum..Erirken bile mutluluktum..
Sonra müzik biterdi, kalın duvarlı koca evlerin hüznü yapışırdı sessizliğime. Gözlerimden bir damla kurşun düşerdi.. Düşler, erirdi müziğin bittiği yerde..
O müzik kutusu, masallar diyarına giden kapısıydı ömrün.. Orada bir yerlerde, düşlere akıp giden bir nehrin içinde, şeker olsa erimezdi.. Uyanırken çocuklar en güzel günaydınlarına, bir müzik hayallere olan inancı beslerdi...
Hanidir, unuttuğum o ses, uzun yıllar sonra kapılarını açtı, bir kış sabahında; uyanmışken en güzel günaydınlara; düşler, dedi bir ses, düşler düşmeden de tutulur..
Biliyorum cann, biliyorum; benim sana tutulduğum gibi..
Şimdi sesin; çocukluğumun soğuk ve karanlık odalarını aydınlatan, çocuk gülüşleriyle saran o müzik kutusunun müziği...
Gözlerinle açılır düşlerin ve gerçeğin bin bir rengi, kilidi..

1 yorum: