Ocak 05, 2010

değişim ve renkler


Değişimden ne kadar çok korkuyoruz.Çünkü değişmek, yaşam nehrimizin suyunu bulandırıyor, bizi belenmedik limanlara taşıyor.O limanlarda karşımıza çıkacak her yeni renk ürkütüyor bizi, içimizi üşütüyor..Hep aynı yastıklara sarınıp sarınıp da uyumamız, her gidişte dönüp dönüp de arkaya bakışımız bundan..Çevremizdeki her şeyle hızla bağlar kurmamız, her şeyi sahiplenme uğraşımız bundan.
Bastığımız her toprağa kökler salıyoruz… "Benim odam, benim arkadaşım, müziğim, rengim, şehrim..." İnsanın özerk alanını aşan benimsemelerle ısıtıyoruz içimizin güvensiz çocuğunu…
Değiştiremediğimiz onca şeyden,göze alamadığımız seçimlerin çözümsüzlüğünden sıkılıp bunaldıkça bağlarımıza sarınıyoruz.O küçücük alanımızda "özgürüm" diyebilmek için -önce kendimize- çırpınıp duruyoruz,dünyanın kafesin içinden ibaret olduğunu sanan kuş misali..
Peynirimizin markasını, koltukların önce yerini,sonra rengini... değiştirerek bağımsızlığımızı ilan ediyoruz;göze alamadığımız yakınlıklara uzak durarak,yendiğimizi sanarak yeniliyor,eksiliyor,eskiyoruz..
Coşkun akan nehirlere bakarak yutkunduktan sonra, kendi iç gölümüzdeki durgun sazlıklara dönüyoruz..
Yoo,yoo;değişiyoruz,değiştiriyoruz,özgürüz biz..
Odamızın rengi pembeye dönerken, yaşamımızın renksizliğinin yanından usulcacık geçip gidiyoruz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder