Mart 19, 2013

içimiz dışımız

Bir çocuğun gelişigüzel yaptığı bir suluboya resim gibi duruyoruz masanın üzerinde.. Sürekli bir kuruma isteği, kurayalım da duvara asılalım beklentisi.. Durduğumuz zemin, değiştirebilirmiş gibi sayfanın üzerindekini.. Ama öyle zannedilir, nereye asıldığınız ve çerçeveniz  belirler cehenneminizi..
 
Ve gün pul pul dökülüyor tuttuğumuz yerinden.. Boşlukları hep birileri dolduruyor.. Birilerinin ve bir şeylerin yoklukları ısrarla hiç dolmuyor.. Derin bir oyuğa öykünüyor yaşananlar hayal edilenin kıyısında.. Birkaç tahtası eksik bir salla vahşi doğaya açılıyor beklentiler..Onlardan uzun süre haber alınamıyor..
 
Belki binlerce kişi şu an bu dili kullanarak ağlıyor, gülüyor, susuyor; dilsizleşiyor. Bir dili kullanmak en çok da o dilde susmaktır ya, susuyoruz.. Yanımızdan ırmaklar geçiyor, kitleler kütleler halinde aynı yöne yürüyor, aynı eyleme evriliyor, aynı düşülkelerini iç ceplerinde terk ediyor..
 
Yaşamak bu kadar çoğul değil, birlikte yaptığıklarımız kadar.. İnsan, yalnız; gözyaşı, yalnızken yıkıyor yüzümüzü.. Duvarlar kalabalıklarda örülüyor üzerimize..
 
Kalın duvarlar ardında masanın üzerinde bir kağıdı suluboyuyoruz.. Kuru kuruya vazgeçtiğimiz içcebimiz en uzağımızda kalıyor; içimiz aslında en dışımız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder