Haziran 11, 2010

eğreti zamanlar..

Başkasına dikilmiş bir elbiseyi giymek gibi, kendine ait olmayan bir yaşamın orta yerinde filizlenmek..
Kendi ömrünün bahçesinde bir ayrık otu gibi bitmek, bindiğin dalı kesmek gibi...
Küçük çocuk, vererek madalyasını babasına; ben sadece sen üzülme diye birinci oldum, dediğinde içimde hangi tel kopuyorsa; anne bak, bu senin istediğin hayattı, şimdi ben kendiminkini yaşamaya gidiyorum, diyen kadının buruk sesini duyduğumda  da  aynı tel kopuyor..
Peki sen, diyorum kendime, peki sen, yıkabilir misin ömrünün yükünü bir başkasının üzerine? Kendi yaşamının içindeki eğretiliğini yükleyebilir misin herhangi birine?
Ne bilgiler, bilgeler; ne şiirler, imgeler.. Kendinden öte hiçbir  köy yok bu hayatı, ait kılabilmek için kendine..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder