Temmuz 12, 2010

sor(g)ular ..

Yere saçılan boncuklar gibi dağılmış doğrular ortasında, birlikte yürüdüğüm dostlara baktım..
Herkes "saçılmış bir nar gibi" kendi kırgınlıklarının parçalarını topluyordu..
Sanki bir oyun'du hayat, öyle görüyorduk..
Oyunun en çekilmez yerinde "Tamam artık, ben oynamıyorum.." deyip bırakabileceğimizi, gördüğümüzü beğenmediğimizde zarı tekrar atabileceğimizi sanıyorduk..
Yaşamın bir oyun olmadığını; seçtiklerimizin  yalnızca işimiz-eşimiz-şehrimiz olmadığını, bir yaşamı seçtiğimizi fark ettiğimizde hayallerimizle yaşam arasına sorumluluk duvarları çoktan örülmüştü. Bu, kendini duvarlar arkasından yaşamaya, aslına değil yansımaya bakmaya alışmak demekti..
Bir otobüs gelmişti, geleceğe götürüyordu.. Yorgun olanlarımız vardı; bindiler..
Ayaklarındaki dermanı ve heybelerindeki hayalleri yoklayıp "Ben biraz daha yürüyeceğim." diyenler devam etti kendilerine çıktıkları yolculuğa.. Kimi var'dı kim bilir, kimileri de attıkları adımlara rağmen hep geride kaldı..
Geride kalmak neydi, sonra iyi, güzel, doğru...
Herkesin iyisi kendineydi.. Kiminin gerisi, kimine ileriydi..
Birinin içinden çıkmaya çalıştığı duvarları süslüyordu hayallerinde, bir diğeri..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder